CHP Lideri Özgür Özel: “Meşruiyet Bu Meydanda Olacakken Trump’ta Arandı; Şimdi Meydan ‘İstifa’ Diyor”

27.09.2025

“SENİ ARTIK O KOLTUKTA OTURTMAYACAĞIM ERDOĞAN”

“HESABI HERKES YAPSIN: ‘ERDOĞAN’DAN KURTULURSAM ASGARİ ÜCRET 50 BİN LİRA, EMEKLİ MAAŞI 56 BİN LİRA OLUR’”

“BU BOZUK TOHUMUN ADLİYEDE NE İŞİ VAR, BU BİLGİLERİN BOZUK TOHUMDA NE İŞİ VAR?”

“BİZİ MİLLETİN OTURTTUĞU KOLTUKTAN SADECE MİLLETİMİZ KALDIRABİLİR; HODRİ MEYDAN”

“AKP GELDİĞİNDE 10 EMEKLİDEN ÜÇÜ ÇALIŞIYORDU, ŞİMDİ ALTISI ÇALIŞIYOR; BAKAN ÇIKMIŞ EMEKLİDEN TASARRUF ETMEKTEN BAHSEDİYOR”

“ÜLKENİN VE EVLATLARININ GELECEĞİNİ KURTARACAK, HERKESİ DOYURACAĞIZ; HERKES YARINA UMUTLA BAKACAK”

“EKREM BAŞKANIN DA MANSUR BAŞKANIN DA ARKASINDA MİLLET VAR. ONLARI KİMSEYE KURBAN ETMEYİZ”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Afyonkarahisar’da gerçekleştirilen Millet İradesine Sahip Çıkıyor Mitingine katıldı. Burada konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Mermerlerine tarihi, termal sularına şifayı, Kocatepe’ye mertliği işleyen Afyonlular, hepiniz hoş geldiniz. Ulu Camii’nin 40 sütunu gibi dimdik duran, milliyetçiliği haşhaş tarlalarına kazımış olan, Büyük Taarruz’un zafer kilidini açan kahraman Afyon, canım Afyon hoş geldiniz. Biz bugün buraya Afyon’un vicdanına sığınmaya geldik. Biz bugün burada bir miting yapmaya değil; hak, hukuk, demokrasi için bir büyük eylemi yapmaya geldik” dedi. Özel, şunları söyledi:


“MEYDANI İKİ KAT FAZLA DOLDURAN AFYON’A HELAL OLSUN”

“Miting olunca Afyon’da bu meydana tüm partiler geliyor. İktidar partisi de geliyor ve son zamanlarda şu arama noktasına kadar zor varıyor. O arama noktasının iki katını dolduran Afyonlulara helal olsun. Birileri meydanlardan kaçarken, birileri kalabalıklardan korkarken, birileri ‘Aman ha aman sıcak salonlarda, serin salonlarda oturayım. Buradan siyaset yapayım. Gücü, icazeti millette değil, Amerikalarda arayım’ derken buraya milli iradeyi, milletin gücünü göstermeye, ‘Patron benim, ben seçerim. Kim dersem o yönetir, bunu bilen benim. Çünkü milli iradeyim’ diyenler gelmiş. Hoş geldiniz, şeref verdiniz. 1950’den beri Afyon’da belediye seçimleri yapılıyor. Tam 15 kez sandık başında şehrin kime emanet edileceğine Afyonlular karar verdi. 15 kez kazanamadık biz. 15 kez kaybettik ama dönüp de Afyon’a küsmedik. ‘Sen doğrusunu bilmiyorsun’ demedik. ‘Sen bilmezsin, bu şehri yöneteceğe millet karar vermez, biz karar veririz’ demedik. Sabrettik, çalıştık, hatayı kendimizde aradık. Doğru adayı bulduk, Afyon’un önüne koyduk. Seçimleri kazandık. İşte Genel Başkan olduğumda grup başkanvekili olan, Meclis’te dört dönem, sekiz yıl aralıksız birlikte görev yaptığımız, iyi günde - kötü günde yan yana durduğumuz, birbirimize sahip çıktığımız, partimize, ülkemize sahip çıktığımız, benim kardeşim, sizin evladınız Burcu Köksal. Hem de öyle birkaç parti yarışırken aradan çıkarak filan değil, yüzde 51 oyla, iki kişiden birinin fazlasını alarak seçildi. Ona da helal olsun, size de helal olsun.”

“BURCU BAŞKAN ÇALIŞIYOR AMA İKTİDAR AFYON’U UNUTTU”

“Burcu Başkanımız 18 aydır aralıksız çalışıyor. Zaten aday yaparken ilk ben inanmıştım. Seçimi kazanacağına ben inandım, siz inandınız. Çok başarılı olacağını elbette biliyordum. Şöyle bir bakınca iki tane Kent Lokantası’nda dört çeşit yemeği 75 liraya sunan, Halk Gıda marketiyle temel gıda ürünlerini piyasanın çok altında bir fiyatla sizlere ulaştıran, Halk Ekmek’le 25 bin ekmeği uygun fiyattan hemşerilerine kavuşturan, Zafer Kart’la ihtiyaç sahiplerine sosyal yardımlar sunan, çocukların eğitimi için Zafer Çocuk Dünyası’nı açan, öğrencilere sınav ücreti için destek veren ve kırtasiye yardımı yapan, Zafer Çocukları Kreşi’yle yoksul aile çocukları için kreş açarak onların erken yaşta eğitimine katkı sağlayan, becerilerinin gelişmesine katkı sağlayan, annelerini sosyal yaşama, iş yaşamına katan ve bu projelerin hepsini yaparken bir yandan da tiyatro festivallerini eksik bırakmayan, Bülent Ecevit Millet Bahçesi’ni açan, sokaktaki canlar için Patiköy Mama Üretim Tesisi’ni açan, yani bu kısa zamanda birkaç dönemlik hizmetleri bu kısıtlı bütçeyle, bunca borca rağmen yapan Burcu Başkan’a helal olsun. Tabii biz burada muhteşem bir miting yapıyoruz da yan tarafta buraya sığamayanlar gelmiş, onları da selamlıyorum. Tayyip Erdoğan o kalabalığı bulsa ‘Kalabalık toplandı’ der, miting yapar sizinle. Burcu, çalışıyor ama iktidar maalesef Afyon’u unuttu. Eber Gölü kurumaya yüz tuttu ama önlem almıyorlar. Zafer Havalimanı her yıl zarar etmeye devam ediyor. Bu sene 222 milyon lira daha uçmayan yolcu için başta garanti verdikleri için ödeme yaptılar. Dile kolay; 220 milyon lira. O para Afyon’da Burcu’da olsa ne hizmetlere, Kütahya’da belediye başkanımızda olsa ne hizmetlere dönüşür. Ama burada uçmayan yolcu için garanti ödemesi… Hastane yaparlar, gelmeyen hasta için ödeme… Yol yaparlar, geçmeyen araç için ödeme… Tünel yaparlar, geçmeyen araçlar için ödeme… Bu millet bu kadar yokluk, bu kadar sıkıntı çekerken kendi müteahhitlerine bu paraları peşkeş çekenlere yazıklar olsun. Afyon bunu unutmaz.”

“‘AK PARTİ’NİN KALESİ’NDE MEYDAN, ‘ERDOĞAN İSTİFA’ DİYE İNLİYOR”

“Şimdi ne oldu? Afyon gibi yerde. Zamanında hani diyorlardı ya, biraz önce Burcu Başkan anlattı. ‘AK Parti’nin kalesi olan yerde’ meydan inliyor ‘Erdoğan istifa’ diye. Ne oldu? Meşruiyet uçtu gitti. Meşruiyet bu meydanda olacakken Trump’ta arandı. Şimdi meydan ‘İstifa’ diyor. Haydi bakalım Erdoğan, kurtarsın seni Trump Afyonluların elinden de göreyim. Ey Erdoğan, altına sandalye sürmekle, altından sandalye çekmekle, olur olmaz övgüler dizmekle, karşısına dizdiği bu memleketin bakanlarına çocuk muamelesi yapmakla, ‘Çok akıllıymış bunlar’ demekle olmuyor. Meydanlarda oluyor bu iş, meydanlarda oluyor. Niye bu kadar öfkelisiniz? Çünkü Afyon’un şeker fabrikası vardı, kapattılar. SEKA’sı vardı, kapattılar. Buradan hatırlatalım, Afyon biliyor da Türkiye duysun. Türkiye’nin nüfusu 60 milyondu, AK Parti geldi. Bugün 86 milyon. O gün Afyon’un nüfusu 812 bindi, sanırsın aynı oranda artsa 1 milyon 100 bin olması lazım. Rahat rahat milyonu geçmesi lazım. Ama 60 bin kişi kayıpla 750 bin kişi. 22 yılda Türkiye 60 milyondan 86 milyona giderken, Afyon neredeyse 850 binden 750 bine doğru gerilemiş. Bu şehri küçültüyorlar, bu şehri yoksullaştırıyorlar. Oy alırken yüz döndükleri, yüz sürdükleri bu şehre sonra sırtlarını dönüyorlar. Önümüzdeki sandık gelince Afyon’a sırtını dönene Afyon da sırtını dönecek. Afyon’da söz verilen hızlı tren 13 yıldır yok. İsrail ile güya kayıkçı kavgası yapıyorlar, Haşhaş tohumunu İsrail’den getiriyorlar ve İsrail menşeili tohumlarla üretimi bitirme noktasına getirdiler. Patatesin 10 liraya maliyeti var, 5 liraya tarlada alıyorlar. Patates üreticisini perişan ettiler ama markette 25 liraya satıyorlar. Tarlada 5, markette 25. Maliyeti 10 lira ve patates üreticisi de perişan olmuş durumda. Bunun için bu cennet şehri, bu tarih şehrini, bu üretimin topraklarından bereket fışkıran, insanının alın terinde bereket olan, namusuyla kazanan, namusuyla harcayan bu şehri perişan edenleri ilk seçimde gönderecek Afyon.”

“BU İKTİDAR SADECE ZENGİNE, YANDAŞA İYİ GELDİ”

“Değerli Afyonlular sizin sorunlarınızı çözmeyenler, Türkiye’de de bir kara düzen tutturdular gidiyor. AK Parti’nin kara düzeni hakim oldu memlekette. Bu düzende Erdoğan’ın çıkarları sizin çıkarınızla çatışıyor. Erdoğan, kendi çıkarları için milletin huzurunu da refahını da hiçe sayıyor. Öyle bir noktadayız ki ‘Artık bundan kötüsü olur mu?’ dediğimiz günü, ertesi gün arar hale geliyoruz. Bu milletin refahını, bu milletin huzurunu feda ediyorlar. Bugün bir gram altın 5 bin lirayı geçti. AK Parti geldiğinde, bundan 23 yıl önce en düşük emekli maaşı sekiz çeyrek altın alıyordu. Bugün en düşük emekli maaşı iki çeyrek altın alıyor. Bir yanda yani eğer Tayyip Erdoğan geldiğinden bugüne hiçbir şeyi iyileştirmese, ama emeklilere de ilişmese, olduğu gibi kalsa bugün öyle ya yedi çarpı sekiz; 56 bin lira alacak emekli, bugün 16 bin lira alıyor. 16 bin lira yoksulluk demek, hatta açlık demek, sefalet demek. Asgari ücretli Tayyip Erdoğan geldiğinde yedi çeyrek alıyordu, evet hesapta bir yanlışlık yok. Eskiden en düşük emekli maaşı, asgari ücretin üzerindeydi. Hatta daha eskiden 1,5 katıydı. Bugün en düşük emekli maaşı, asgari ücretin yüzde 60’ı-65’i. Asgari ücrette 22 bin lira gibi açlık sınırının altında bir seviyede. Eskiden yedi çeyrek altın, yani hiç gelmese, hiç ilişmezse emekçiye dokunmasa yedi kere yedi; 49, 50 bin lira alacakken asgari ücretli, bugün 22 bin lira alıyor. Yani hesabı herkes şöyle yapsın. Tayyip Erdoğan’dan kurtulursam asgari ücret 50 bin lira olur. Tayyip Erdoğan’dan kurtulursam emekli maaşım 56 bin lira olur. Herkes hesabı böyle yapsın. Memurun aldığı 14,5 çeyrek altının bugün geldiği nokta, tam tamına 5,5 çeyrek altın. Memur ayda 9 çeyrek altın kaybetmiş. Üniversiteye yolladığın öğrenci bile 1,5 çeyrek altın burs alırken, bugün gram altının yarısını alıyor. Öyle ya, bugün 3 bin lira veriyor. Gram altının neredeyse yarısı. Oysa bunlar gelmeden önce bir öğrenci bursu 1,5 çeyrek altındı. Yani şunu görelim, Erdoğan geldikten sonra, AK Parti geldiğinden beri bu iktidar emekliye iyi gelmedi. Geldi mi? Asgari ücretliye iyi gelmedi. Geldi mi? Öğrenciye iyi geldi mi? Peki çiftçiye iyi geldi mi? Bunlar bu haldeyken esnaf ne yapsın? Esnafa iyi geldi mi? Bu iktidar sadece ve sadece zengine iyi gelen, yandaşa iyi gelen, işi gücü tıkırında olanlara iyi gelen biri iktidardır.”

“SİZE ‘PARA YOK’ DİYENLER YALAN SÖYLÜYOR”

“Buradan ısrarla söylüyorum. Bu memlekette zengin yüzde 20. Yani en zengin yüzde 20. Toplam gelirin yüzde 90’ını alıyor. Geri kalan yüzde 80 sadece yüzde 10’unu alıyor. Bu memlekette en zengin yüzde 1, 100 kişinin en zengini. Neredeyse gelirin yarısını alıyor. Geri kalan 99 kişi kalan yarısını bölüşüyor. O yüzden biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, adı üstünde halkın partisi olarak, kurucusu, bu ülkenin kurucusu Gazi Mustafa Kemal’in partisi olarak kimsesizlerin kimsesi olmaya geliyoruz. Emeklinin partisi Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Ben sorayım. Emeklinin partisi: Cumhuriyet Halk Partisi. Asgari ücretlinin partisi: Cumhuriyet Halk Partisi. Öğrencilerin partisi: Cumhuriyet Halk Partisi. Esnafın partisi: Cumhuriyet Halk Partisi. Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci Partisi. Bu yüzden Cumhuriyet Halk Partisi meseleye şöyle bakıyor: Siyaset öncelik belirleme işidir. Benim önceliğim, bizim önceliğimiz bu meydandır. Oradan meydanlara sığmayan bizleri dinleyenlerdir. Evlerinde ekran başında bizi dinleyenlerdir. Ama Erdoğan’ın önceliği başkaları. O 19 Mart darbe sürecinde sizin, bizim rezervimizi sadece zenginlere orada alıp gidenlere, borsadan çıkanlara, döviz yaptıranlara, yabancı yatırımcılara harcadı ve sen dönüp isteyince ‘Yok’ diyor. Bakın, o gün harcadığı para 160 milyar dolar. O günden bugüne. Bu, çiftçiye bir yılda ödenen desteklemenin tam 100 katı. Bu emeklilere bir asgari ücret vermek için ihtiyaç olan paranın tam 150 katı. Asgari ücreti 30 bin lira yapmak için tam gerekli paranın tam 120 katı. Yani size ‘Para yok’ diyenler yalan atıyorlar. Size ‘Kaynak yok’ diyenler yalan atıyor. Polise mesai vermeden çalıştırıp ‘Kaynak yok’ diyenler yalan atıyor. İnfaz koruma memuruna düşük maaş verip bütün maaşını kiraya harcatıp onları cezaevlerinde gündüz gece yok yere maaşla çalıştıranlar yalan atıyorlar. Jandarmanın da polisin de infaz koruma memurunun da öğretmenin de biraz önce saydığım tüm toplum kesimlerinin de çoluğunun çocuğunun geleceği de boğazından geçecek lokması da Erdoğan tarafından haciz altındadır. Onu kurtaracağız. Mutlaka kurtaracağız. Bu ülkenin geleceğini, çocuklarınızın geleceğini, bu ülkenin evlatlarının geleceğini kurtaracağız. Herkesi doyuracağız, herkesin karnı doyacak, herkes yarınlara umutla bakacak. Söz veriyoruz. Maalesef toplumun en yoksulları en zor günlerini yaşarken bir yandan da şaka gibi azabımızı sınar gibi çıkıyorlar karşımıza diyorlar ki bakan çıkıyor diyor ki ‘Tasarruf yapacaksak elbette emekliden, asgari ücretliden yapacağız.’ Avrupa’da son 10 yılda asgari ücretin en az arttığı ülkedeyiz. AKP geldiğinde 10 emekliden üçü çalışıyordu, şimdi altısı çalışıyor. Yine Avrupa Birliği ülkelerinde emekliler Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde 10’unu alıyorlar. Ama Türkiye’de sadece 3,7’sini alıyorlar. Bizde bakan çıkmış halen daha emekliden tasarruf etmekten bahsediyor. Buradan bakana şunu söylüyorum. Sen de haklısın. Doğrusunu sen de biliyorsun, bu meydan da biliyor. Sen böyle söyle, sandık gelecek, oylar sandığa girecek, bir devir kapanacak yeni bir devir başlayacak. Bakan evlatlarının devri bitecek vatan evlatlarının devri başlayacak.”

“ELDE AVUÇTA KALAN TRUMP’A…”

“Erdoğan’ın kendine çalıştığı yetmedi, zenginlere çalıştığı yetmedi şimdi elde avuçta kalanla Trump’a çalışıyor. Gitti, biraz önce söyledim, Trump’ın kapısını aşındırdı, oralardan meşruiyet arıyor. Emekliye para yokken, asgari ücretliye para yokken, don vurmuş çiftçinin hasarı karşılanmazken Amerika’ya giderken hediye paketi yaptırmış. Hediye paketinin içinde yok yok. 225 tane Boeing uçak. Sıvılaştırılmış gaz. Yetmiyor, bademden pirince, cevizden Amerikan otomobiline, Amerikan viskisine, makyaj malzemesine kadar tamamının gümrük vergilerini sıfırladı. Yani senin ürettiğinde vergi var, pahalı kalıyor. Amerika’dan gelen ucuz kalıyor, kapış kapış gidiyor. Türk çiftçisine, Türk üretimine atılan en büyük kazık. Kendi ülkesinden her şeyi vardı, ama kendi elleri boş döndü. Ne aldın? Hiçbir cevap yok. Meşruiyet almış. Milletin gözünden düşmüş, meşruiyeti Amerika’da aramış. Trump’un kendisini övmesiyle güya meşruiyet kazanmış. Hiçbir şey olmasaydı bile bu kadar tavize, bu kadar görüşmeye, bu kadar anlaşmaya, bizim Amerika’da parası ödenmiş, bitmiş, üzerine Türk bayrağı yapışmış altı tane F-35 uçağımız var. Geçen dönem bunlara el koydular. Bizi F-35 programından attılar. İsrail’de F-35 var, Yunanistan’da var, Türkiye’de parasını ödediği F-35’ler Amerika’da hangarda duruyor. Hiçbir şey beceremiyorsan, hiçbirini alamadıysan hiç olmazsa F-35’lerimizi isteseydin, alıp getirseydin. Ama kendine meşruiyet arayan ve maalesef Trump’ın altına çektiği sandalyeye güvenen Erdoğan’a sesleniyorum: Sandalyeleri, makamı, mevkiyi, koltuğu millet verir, millet alır. Trump altına sandalye çektiyse, o sandalyeyi altından millet çekip alacak. Söz veriyoruz.”

“GAZZE’NİN ‘G’Sİ YOK”

“Bir büyük üzüntümüzü de buradan ifade etmek isterim. Maalesef İsrail büyük bir katliam yapıyor. Gazze’de çok büyük bir insanlık dramı yaşanıyor. 65 bin, çoğu çocuk ve kadın öldü, 165 bin kişi sakat kaldı, savaştan etkilendi. Bu soykırıma karşı Erdoğan Amerika’ya giderken Filistin’in bir ümidi vardı. ‘Bizim hakkımızı savunur mu?’ Biz de dedik ki ‘Git, Filistin’in hakkını savun, Netanyahu'nun bir savaş suçlusu olduğunu söyle. Trump’a İsrail’i desteklemekten vazgeç de. Ve oradan Filistin için iyi bir sonuç al. Ben Amerika dönüşü Esenboğa Havaalanı’nda seni karşılayıp tebrik edeceğim’ dedim. En büyük teşekkürü ben edeceğim dedim. Gitti Amerika’ya, görüşmeyi yaptı. Görüşmede Boeing’in ‘B’si var, nükleer enerjinin ‘N’si var, LNG sıvılaştırılmış doğal gazın ‘L’si var. Ama maalesef Gazze’nin ‘G’si yok, ‘G’si yok. Gazze'nin ‘G’sini konuşmadı. Çünkü bana dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim. Dostumun dostu, dostumdur. Dostumun düşmanı, benim de düşmanımdır. Erdoğan’ın dostu Trump’tır, Trump’ın dostu Netanyahu’dur, Erdoğan Netanyahu’nun dostudur. Filistin bizim dostumuzdur. Netanyahu Filistin’in düşmanıdır. Biz Netanyahu’ya düşmanız. Filistin’e dostuz. Biz Bülent Ecevit, üçüncü Cumhurbaşkanımız Bülent Ecevit, Yaser Arafat’a nasıl destek verdiyse Mahmut Abbas’a o desteği veririz. Biz Deniz Gezmiş ve arkadaşları Filistin’e nasıl destek verdiyse, Filistin’e o desteği veririz. Ama işi gelince milli görüşçü olan, işi gelince milli görüş gömleğini çıkaran, işine gelince ‘Filistin davası benim davam’ diyen ama şimdi gidip Netanyahu’ya ‘savaş kahramanı’ diyen Trump’la öğle yemeği yiyen Erdoğan’dan Filistin’e dost olmaz. Buradan bütün dünyanın gözü önünde Sumud filosu Filistin’e doğru ilerlerken, İspanya cesaret gösterip filoyu koruyor. İtalya filoyu koruyor. Ama esas koruması gerekenler Trump‘tan korkularına susuyorlar. Sumud filosunu Deniz Kuvvetleri korumalıdır, Türkiye Filistin’e sonuna kadar sahip çıkmalıdır. Ve her şey bittiğinde mazlum Gazzeliler bugünlere bakınca tepelerine yağan bombaları değil, belki onu unutacaklar. Ama Netanyahu’nun dostu Trump’la yemek yiyen, şakalaşan ve kendilerini unutan Erdoğan’ı asla affetmeyecekler. Asla affetmeyecekler.”

“DARBECİLER HEP AMERİKA’DAN İCAZETİ ALIR”

“Afyon’da bir misafiriniz var. 19 Mart darbesinden sonra, yani bu milletin sofrasından kalkıp Trump’ın sofrasına oturanlar, ondan icazet alanlar Cumhurbaşkanı Adayımıza, siz takdir ederseniz, millet takdir ederse bir sonraki Cumhurbaşkanımıza, Ekrem İmamoğlu‘na, geleceğin iktidar partisi Cumhuriyet Halk Partisi’ne darbe yapmaya kalkıştılar. Biliyorsunuz bu darbeciler hep Amerika’dan icazeti alır. Kenan Evren 1980’de Amerika’dan icazet almış, darbeyi yapmıştı. Ertesi gün Amerikalılar haberi birbirine ‘Bizim çocuklar başardı’ diye duyurdular. “1980 darbecileri Amerika’nın ‘bizim çocuklar’ıydı. 31 Mart’ta seçimi kaybedince demokrasiden ayrılanlar, 19 Mart darbesine kalkışanlar Trump’ın ‘bizim çocuklar’ıdır. Trump, Erdoğan’ın 19 Mart darbesini görünce ‘Bizim çocuklar başardı’ demiştir. 192 gündür Cumhuriyet Halk Partisi büyük bir saldırı altında. 192 gündür direniyoruz, mücadele ediyoruz. Sizin de burada bu darbeden bir misafiriniz var; İpek Elif Atayman. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin çalışanı. Görevini yapmış, geçtiğimiz yıllarda devretmiş. Bir takım iftiralarla ifadeye çağrılmış. Önüne kağıt sürmüşler, demişler ki ‘Eğer bunu, bunu böyle söylersen serbest kalırsın. Evladına, ailene kavuşursun.’ O demiş ki ‘Doğru bildiğimi söylerim. Bilmediğimi söylemem.’ ‘O zaman’ demişler, ‘Sana iyi yolculuklar.’ Onu yedi saat mesafeye, Afyon’a gönderdiler. Ailesi zorluk içinde, kendisi zorluk içinde. Ben geçen Zafer Yürüyüşü için geldiğimizde kendisini ziyaret ettim. Siz Afyonlular olarak çok misafirperversiniz ama bu zorunlu misafirliğin bir an önce bitmesini ümit ediyoruz. Buradan hem İpek Elif Atayman’a hem de tüm siyasi tutsaklara kocaman bir alkış gönderiyoruz dayanışma için. En kısa sürede iddianameleri bekliyoruz. Niye bekliyoruz? Yargılanmak için değil, iftiracıları yargılamak için Cumhuriyet Halk Partisi’ne atılan iftiraları yargılamak için. Ekrem Başkan’a, arkadaşlarımıza atılan iftiraları, ailelerine yapılan zulümleri yargılamak için o iddianameleri sabırsızlıkla bekliyoruz.”

“MANSUR YAVAŞ’A UZANAN KİRLİ ELLERİ BU MİLLET KIRAR”

“Şimdi bu hafta yeni bir şey yaşandı. Sizin de çok sevdiğiniz, hepimizin çok sevdiği Mansur Başkanımıza saldırı başlattılar. Buradan öncelikle şunu söyleyeyim: Ekrem Başkan da Mansur Başkan da bu milletin gönlünde yer tutmuş, bu milletin sevdiği, inandığı, güvendiği tertemiz insanlardır. İkisinin de arkasında halk vardır, millet vardır. Onları kimseye kurban etmeyiz. Buradan öncelikle şunu söyleyeyim. Güya konserde usulsüzlük var diye yalan atıyorlar. Sayıştay gelmiş denetlemiş, hiç kusur görmemiş. Müfettişler gelmiş denetlemiş, hiç kusur görmemiş. Mansur Başkan o haksız ithamlara karşı iç denetleme yapmış. Bir kuruş yolsuzluk çıkmamış. Çıka çıka bir kişide kusur çıkmış, o kişi Melih Gökçek döneminde işe alınan bir memurmuş. Hakkında işlemler yapılmış. Bunun MASAK raporu kim tarafından… Melih Gökçek’in oğlunu biliyor musunuz? ‘Bozuk tohum.’ Bozuk tohum tarafından MASAK raporunu almışlar. Bu kişiyi güya itirafçı, iftiracı yapmışlar. Etrafındakilere kara çalıyor ama kendi elleri kara. Çünkü onun arkasında bozuk tohumun babası var. İftira attığı kimsenin hesabında bir kuruş hareket yok, zenginleşme yok. Rüşvet yok, irtikap yok. Hiçbir şey yok. Sadece bu iftiracıda var. Bunun üzerinden tertemiz insanları suçluyorlar. Ayrıca hiçbir suçlamanın altı dolmadığı için, hiçbir suçlamayla tutuklama yapamadıkları için, ‘Pardon, yanlış yapmışız’ diyemedikleri için yazmışlar oraya son anda, son dakika. Dört gün boyunca sorarken, yok. ‘Zimmet suçu şüphesi.’ Kardeşim zimmet olsa, zimmete geçen para olur. Mal olur. Tertemiz insanlara bu iftirayı atıp Mansur Başkan’a uzanmaya çalışıyorlar. Mansur Yavaş’a uzanan kirli elleri bu millet kırar. Mansur Başkan’ı seviyor musunuz? Ona güveniyor musunuz? Onu arkasında mıyız? ‘Adam’ dememek lazım da bozuk tohumun babasının 97 dosyası var. 97 yolsuzluk dosyası var, kapağını açıp bakan yok. Sonra Mansur Başkan gibi namus timsaline laf atıyorlar. Bir de bir gece önceden bir tane bomba koymuş, geri sayım koymuş, birazdan milyarlık bomba patlayacak diye. Sekiz saat önceden operasyonu duymuş. Yani demek ki neymiş? Bu operasyon tamamen siyasiymiş. “Şimdi de bozuk tohumun kanalından diyorlar ki ‘İkinci dalga gelecek. 30 kişi içeri alınacak. Şunlar alınacak, bunlar alınacak.’ Buradan Ankara Adliyesi'nin namuslu savcılarına, hakimlerine sesleniyorum. Bu bozuk tohumun adliyede ne işi var? Bu bilgilerin bozuk tohumda ne işi var? Eğer adalet bu bozuk tohuma, babasına kaldıysa, bu memleket yandı demektir.”

“BİRİ 33 MİLYON, BİRİ BEŞ KATI ETKİNLİĞE 30 MİLYON HARCAMIŞ”

“Buradan bütün televizyonlarımız, gazetelerimiz kanalıyla bütün Türkiye’ye şikayet ediyoruz ki bakın AK Parti döneminde beş yılda 80 etkinliğe o günkü parayla 33 milyon vermişler. Mansur Yavaş döneminde beş yılda 426 etkinliğe yani tam beş katı, bugünkü parayla 30 milyon verilmiş. Biri 33 milyon harcamış, biri 30 milyon harcamış. Bozuk tohumun babası ve ondan sonra gelenler aynı paraya 80 etkinlik yapmış, bizimkiler 426 etkinlik yapmış. Burada aynı paraya beş kat iş yapana laf söyleyeceksin, hamutuyla götüreni AK Partili diye ellemeyeceksin. Yazıklar olsun böyle adalete. Ayrıca milletimize şikayet ediyoruz. Mansur Başkan’a, Ankara Büyükşehir’e bu haksız operasyon… Sayıştay bir şey bulmamış, müfettişler bulmamış, kendileri bulmamış. Bu haksız operasyon yapılırken Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Dezenformasyon Mücadele Birimi, bütün gazetecilere, temsilcilere Mansur Yavaş'ı suçlayan, gerçek dışı soru - cevaplar yollayıp basında bunların yer almasını sağlıyorlar. Buradan Erdoğan’ı uyarıyorum, buradan İletişim Başkanı’nı uyarıyorum. Cumhurbaşkanlığı’nın imkanlarını bir partinin lehine kullanıyorsun, yetmedi. Bir partinin aleyhine kullanıyorsun, yetmedi. Utanmadan namuslu insanlara kara çalmak için kullanıyorsunuz. Bu millet bunu görür, bunu bilir, bunu unutmaz. Bunun hesabını er ya da geç vereceksiniz. Televizyonu başındakiler merak ediyordur, ‘Erdoğan’a ne diyorlar?’ diye. Diyorlar ki ‘Diplomasız Erdoğan.’ Ama öyle demeyin, belki de vardır. Belki son gittiğinde Amerika’dan almıştır, belki Trump’tan almıştır. İcazeti Trump’tan alan, meşruiyeti Trump’tan alan diplomayı da Trump’ta arıyor olabilir. Ama açıkça söyleyeyim. Erdoğan’ın Ekrem Başkan’ın diplomasına saldırmasının sebebi boşa değil… Sağlık görevlileri hastamıza bakarken… Covid’i hatırlıyor musunuz? Ölenlere Allah rahmet eylesin. Biz ölmeyelim diye ölümü göze alanlar vardı; sağlık emekçileri. Erdoğan dedi ki ‘Hakları ödenmez.’ Hakikaten haklarını ödemedi. Bütün sağlık emekçilerine, canlarını dişlerine takan, hayatlarını hiçe sayan, biz yaşayalım diye ölümü göze alanlara bir yürekten alkış hepimiz için.”

“BİZ, TÜRKİYE İTTİFAKIYIZ”

“Değerli Afyonlular, sözü çok uzatmayayım. Bir yandan da bir dayanışma göstermemiz gerekiyor. Bugün Mersin’de Müsavat Başkanın mitingi var. O miting mutlaka televizyonlarda dönecek, o mitingi de yayınlayacaklar. Buradan öncelikle orada miting yapan İYİ Partililere, ama diyoruz ya ‘Biz hepimiz Türkiye’yiz. Hatta biz Türkiye İttifakı’yız’ diyoruz. Bütün milliyetçi demokratları, bütün muhafazakar demokratları, bütün liberal demokratları, bütün Kürt demokratları, bütün sosyalist demokratları, sosyal demokratlar olarak saygıyla selamlıyoruz. Sağ olsunlar, var olsunlar. Biz burayı Afyon İttifakı ile kazandık. Afyon İttifakı, Türkiye İttifakı’nın bir parçasıdır. Türkiye İttifakı renklerini ay yıldızlı al bayraktan alır. Milli Takım kazanırken kim gurur duyuyorsa Türkiye İttifakı’ndadır. Filenin Sultanları İstiklal Marşı çaldırırken kimin gırtlağı düğümleniyorsa Türkiye İttifakı’dır. Türkiye İttifakı kırmızı beyaz renkleri ile Türkiye’nin gelecek umududur. İşte biz milletine güvenen, bayrağını seven, milletini seven ve kurulduğu günden beri aynı yerde duranlarız. Bir tarafta partisinin kadın kollarına, gençlik kollarına güvenmeyen, bunun için yargı kolları kuran, bunun için bu memlekette bir başsavcıyı yargı kolları başkanı ilan eden, ümidini milletten kesen, meşruiyeti halkta değil, yurt dışında Amerika’da arayanlar varken; bir taraftan bu ülkenin yarınlarını bu meydanlarda arayan sizler varsınız. Ben sadece ve sadece size güveniyorum, Ekrem Başkanımızı içerden çıkarmak için de aday etmek için de Cumhurbaşkanı yapmak için de ne yurtdışına güveniyoruz ne bir başkasına. Sadece ve sadece halka, millete, size güveniyoruz. Buradan Silivri’ye, buradan Türkiye’nin dört bir yanındaki cezaevlerine selam yollarken bir kez daha hep beraber kararlılığımızı haykıralım. ‘Biz bu meydandaki herkes, Ey Erdoğan, ben halkım, ben milletim. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum. Adayımı bırak, sandığı getir. Erken seçim istiyorum. Erken seçim istiyorum.’ Ben de buradan Erdoğan’a sesleniyorum: Ne yaparsan yap; 28,5’ten 29 Erdoğan, seni orada artık oturtmam. Oturtmayacağız. Ama ben seni oturduğun koltuktan kaldırmak için hakimlere, savcılara güvenmiyorum. Polise, askere güvenmiyorum. Ben sadece ve sadece millete, demokrasiye güveniyorum. Sen bizi oturduğumuz koltuktan kaldırmak için bir savcıya görev vermişsin. Bizi milletin oturttuğu koltuktan, partimizin oturduğu koltuktan sadece partimiz, sadece milletimiz kaldırabilir. Bu millet seçtiğini seçer, seçtiğine sahip çıkar. Hodri meydan. Afyon beni duyuyor mu? Afyon ayakta mı? Afyon hazır mı? Ekrem Başkan’ı Cumhurbaşkanı yapmaya hazır mısınız? Mansur Başkan’a sahip çıkmaya hazır mısınız? İktidara yürüyor muyuz? Birlikte yürüyecek miyiz? Birlikte yürüyecek miyiz? O zaman hadi bakalım, yürüyelim arkadaşlar.”


CHP GENEL BAŞKANI ÖZGÜR ÖZEL AFYONKARAHİSAR’DA

Benzer Haberler